Konuşmak

Konuşmak Aforizmaları

Biri soru sorsa da uzun uzadıya anlatsam diye yanıp tutuşuyor. 

Mark Twain
( Adem İle Havva'nın Güncesi - 14 )

Konuşabildiğini fark edince ona olan ilgim bir kat daha arttı, zira konuşmaya bayılırım ben. Gün boyu bıkmadan konuşurum, uykumda bile susmam. Anlattıklarım da hayli ilginç şeylerdir hani. Hele bir de beni can kulağıyla dinleyen birini bulmuşsam sabahlara kadar susmam, anlattıklarım daha da ilginçleşir.

Mark Twain
( Adem İle Havva'nın Güncesi - 34 )

Litvinov Potugin'i gittikçe artan bir merakla dinliyordu: Sakin, ama kendine güven dolu sözlerinde, verdiği örnekler ve kullandığı deyimlerde apaçık bir konuşma yeteneği ve isteği vardı. Potugin gerçekten konuşmayı severdi ve bu işte yetenekliydi de. Ama hayatın kibrini örselediği her insan gibi filozofça bir sakinlik içinde samimi bir rastlantı, bir fırsat beklerdi.

İvan Sergeyeviç
( Duman - 27 )

Konuşmalarını, askerlerin kullandığı, çoğu açık seçik ve küfürlü olan atasözleriyle değil, yerinde kullanmadıkları zaman anlamsız görünen ama yerinde kullandıklarında bir anda derin, bilge bir anlam kazanan atasözleriyle doldururdu.

L.N. Tolstoy
( Savaş ve Barış II - 537 )

Miss Fancourt’un niyetini anlatan kelimelerde bir canlılık vardı…

Henry James
( Ustanın Dersi - 31 )

Bir marangozun baltasını alan bir soyluya “Biz bu işe alışkınız, sizin elleriniz su toplar, ricasında ve uyarısında bulunduğu bir ses tonuyla konuşuyordu. Bu kurşunlar sanki onu öldüremezmiş gibi konuşuyordu; yarı kapalı gözleri de sözlerine inandırıcılık katıyordu.

L.N. Tolstoy
( Savaş ve Barış I - 277 )

Bir marangozun baltasını alan bir soyluya “Biz bu işe alışkınız, sizin elleriniz su toplar, ricasında ve uyarısında bulunduğu bir ses tonuyla konuşuyordu. Bu kurşunlar sanki onu öldüremezmiş gibi konuşuyordu; yarı kapalı gözleri de sözlerine inandırıcılık katıyordu.

L.N. Tolstoy
( Savaş ve Barış I - 277 )

Bir topluluk içinde dikkate değer bir şey söyleme fırsatını kollar ve konuşmaya ancak böyle bir durum ortaya çıkarsa karışırdı. Konuşmasına hep kendine has, esprili, herkesin ilgisini çekecek cümleler serpiştirirdi. Bu cümleler Bilibin’in içsel laboratuvarında ve sanki bilerek, sıradan salon insanlarının kolayca hatırlayıp odadan odaya taşımalarına imkân verecek şekilde hazırlanırdı. Ve gerçekten de insanların deyişiyle les mots de Bilibine se colportaient dans les salons de Vienne ve önemli kabul edilen meselelerde çoğunlukla etkileri olurdu.

L.N. Tolstoy
( Savaş ve Barış I - 234 )
Aralarında kelimelerden doğan bir bağ var, her kelime düşüncelerini birbirlerine bağlayan incecik çelik bir tel sanki. Ayfer Tunç
( Dünya Ağrısı - 199 )